Küçük Prens

Exupery’nin Küçük Prens’i büyüklerin dünyasını anlamaya çalışır. Salinger’ın Holden Caulfield’ı ise insanları anlamaktan vazgeçmiştir. Küçük Prens büyükleri ve onların dünyasını sorgular. Holden ise büyüklerin bu sahtekar dünyasına isyan eder. Küçük Prens isyan etmez çünkü hala ümit içindedir. Adı üstünde Küçük Prens’tir o. Holden ise Ergen Prens’tir.

Büyüklere bir şeyi açıklamazsanız olmaz.

Küçük Prens – Bölüm I Sf. 10

İnsanlar hiçbir şeye dikkat etmiyorlar zaten.

Çavdar Tarlasında Çocuklar – Bölüm 2 Sf.  14

Büyükler hiçbir şeyi tek başına anlamıyorlar, onlara durmadan açıklamalar yapmak da çocuklar için sıkıcı oluyor doğrusu.

Küçük Prens – Bölüm I Sf. 10

İnsanlar size hiç inanmıyorlar zaten.

Çavdar Tarlasında Çocuklar – Bölüm 5 Sf.  40

Tabii ben de artık onlara ne boa yılanlarından ne balta girmemiş ormanlardan ne de yıldızlardan söz açıyordum. Onların düzeyine iniyordum. Briç diyordum, golf, politika, kıravat mıravat. Onlar da böylesine aklı başında biriyle tanıştıklarına bayağı seviniyorlardı.

Küçük Prens – Bölüm I Sf. 11

Bu gezegeni bir zamanlar teleskopla ilk kez gören biri olmuş: 1909’da bir Türk gökbilimcisi.

Bu konuda hazırladığı raporu Uluslararası Gökbilimciler Kurultayı’na sunmuş. Ama başında fes, ayağında şalvar var diye sözüne kulak asan olmamış. Büyükler böyledir işte.

Küçük Prens – Bölüm IV Sf. 20

İnsanlar hep yanlış şeyleri alkışlıyorlar.

Çavdar Tarlasında Çocuklar – Bölüm 12 Sf.  85

Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş sormazlar bile. “Kaç yaşında?” derler, “Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?” Bu türlü bilgilerle onları tanıdıklarını sanırlar.

 

Deseniz ki, “Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksılar, çatısında kumrular vardı.” Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama “Yüz bin liralık bir ev gördüm,” deyin, bakın nasıl “Aman ne güzel ev!” diye haykıracaklardır.

Küçük Prens – Bölüm IV Sf. 22

Arabalar örneğin. Örneğin insanların çoğu arabaları için deli oluyorlar. Arabaları hafifçe bile çizilse üzülüyorlar, durmadan mil başına ne yaktıklarını konuşuyorlar. Arabalarını aldıklarını gün, başlıyorlar daha yeni bir arabayla nasıl değiştiririz diye düşünmeye. Ben eski arabaları bile sevmiyorum. Beni hiç ilgilendirmiyor arabalar. Lanet bir atım olsa daha iyi. Atlar en azından insana yakın.

Çavdar Tarlasında – Çocuklar Bölüm 17 Sf.  127

Büyükler çok garip oluyor.

Küçük Prens – Bölüm X sf. 49

Büyükler gerçekten çok tuhaf oluyor.

Küçük Prens – Bölüm XI sf. 51

Büyükler gerçekten çok çok tuhaf oluyor.

Küçük Prens – Bölüm XII sf. 53

Büyükler tepeden tırnağa olağanüstü kişiler canım.

Küçük Prens – Bölüm XIII Sf. 53

Dünyada yaşayan iki milyar insan, mitinglerdeki gibi sıkışık bir şekilde yan yana dursalar, yirmi mil uzunluğunda ve yirmi mil genişliğindeki bir alana kolaylıkla sığarlardı. Yani dünyanın bütün insanları en küçük Pasifik adasına yerleştirilebilir.

 

Bunu büyüklere söyleseniz size inanmayacaklardır. Kendilerinin büyük yer kapladıkları kanısındadırlar çünkü. Kendilerini baobablar kadar önemli görürler. İyisi mi söyleyin hesabını yapsınlar. Sayılara bayılırlar; hesap işlemleri hoşlarına gider.

Küçük Prens – Bölüm XVII Sf. 69

Ne tuhaf bir gezegen! Her yer kuru, her yer sivri, her yer sert ve acımasız. İnsanlarda düş kurabilme gücü hiç yokmuş. Ne söylerseniz onu tekrarlıyorlar. Benim gezegenimde bir çiçeğim vardı, söze ilk o başlardı…

Küçük Prens – Bölüm XIX Sf. 74

İnsanlar hızlı trenlere biniyorlar ama ne aradıklarını bildikleri yok. Koşuyor, heyecanlanıyor, dönüp duruyorlar. Bunca çabaya değse bari.

Küçük Prens – Bölüm XXV Sf. 90

Neyse işte, şu anı seviyorum. Şu anı, seninle oturup çene çalmayı…

Bu çok gerçek bir şey! Kesinlikle öyle. Neden olmasın ki? İnsanlar hiçbir zaman bir şeyin gerçek bir şey olduğunu anlamıyorlar.

Çavdar Tarlasında Çocuklar – Bölüm 22 Sf. 163-164

Kahramanın Sonsuz Yolculuğu

Joseph Campbell’in The Hero with a Thousand Faces kitabındaki Kahramanın Döngüsü’ne bakalım.

1. Evi Terk Ediş

Kahraman ait olduğu toprakları bir nedenden dolayı terk eder. Küçük Prens de gezegeninden ayrılıyor. Bu da her yolculuk gibi başa dönmek ve başlangıç noktasını tam anlamıyla kavrayabilmek için yapılıyor.

We shall not cease from exploration
And the end of all our exploring
Will be to arrive where we started
And know the place for the first time.

T.S. Elliot – Little Gidding

2. Yoldaki Dersler

Kahraman, yolculuğunda her birisi bir cevap niteliğindeki çeşitli kasabalara uğrar. Küçük Prens’in durumunda bunlar gezegendir. Küçük Prens hiçbir gezegenin kendisine cevap olamayacağını anlar.

Şu zavallıyı kral da, kendini beğenmiş de, sarhoş da, işadamı da görseler küçümserlerdi. Oysa içlerinden bana gülünç gelmeyen yalnız o. Belki kendi dışında bir şeyle uğraştığından.

Küçük Prens – Bölüm XIV Sf. 62

3. Öğretmenin Ortaya Çıkışı

Kahraman hazır olduğunda bir öğretmen onu bulur. Küçük Prens’in durumunda bu öğretmen evcilleştirilmemiş tilkidir.

Vereceğim sır çok basit. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.

Tilki

Küçük Prens – Bölüm XXI Sf. 84

4. Bambaşka Biri

Kahraman topraklarına yepyeni bir bakış açısıyla döner. Küçük Prens öğretmeni Tilki sayesinde gülünü yüreğiyle sevdiğini fark eder ve onun için döner.

Güzelsiniz ama boşsunuz. Kimse sizin için canını vermez. Buradan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile o tek başına topunuzdan önemlidir. Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgardan koruduğum odur, kelebek olsun diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğrunda öldürdüğüm odur. Yakınmasına, böbürlenmesine hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o.

Küçük Prens – Bölüm XXI Sf. 84

Sizin dünyada insanlar, bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar; yine de aradıklarını bulamıyorlar. Oysa aradıkları tek bir gülde, bir damla suda bulunabilir. Ama gözler kördür, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman görebilir.

Küçük Prens – Bölüm XXV Sf. 92-93

Kahramanın Sonsuz Yolculuğu – Pilot

Kahramanın Döngüsü kısmen de olsa pilot için de geçerlidir. Pilot ait olduğu toprakları terk etmek zorunda kalır ve kendisini bir çölde bulur. Öğretmen, çölde kahramanı yani pilotu bulur. O da Küçük Prens’tir. Pilot, Küçük Prens sayesinde daha önce bakmadığı bir şekilde dünyaya bakmaya başlar. Bu yepyeni bakış açısıyla ait olduğu topraklara döner.

Nedir ki umulmadık bir yanlış yapmışım. Küçük Prens’in istediği tasmayı çizerken kayış kısmını yapmayı unutmuşum. Koyununu bağlayamayacak. Düşünüyorum: Gezegende neler oldu acaba? Belki de koyun çiçeği yemiştir.

Kimi zaman “Olamaz!” diyorum kendi kendime. “Küçük Prens her gece çiçeği fanusa koyar, koyununu gözaltında tutar. Böyle deyince mutluluklar dolduruyor içimi. Bütün yıldızların gülüşü bir tatlılık kazanıyor.”

Kimi zaman da “Eyvah!” diyorum, “ya dalgınlık ettiyse işimiz tamam. Belki bir akşam fanusu unuttu ya da koyun geceleyin sessizce kaçıverdi.”

Küçük çanlar o saat göz yaşına dönüşüyor…

Büyük bir karanlık perdesi var bu olayda. Neresi olursa olsun, bir yerde, hiç görmediğimiz bir koyunun bir gülü yiyip yemediği Küçük Prens’i seven bizler için çok şeyi değiştirir.

Gökyüzüne bakın ve sorun kendi kendinize: Evet mi, hayır mı? Koyun çiçeği yedi mi, yemedi mi? Bakın nasıl her şey değişecek.

Pilot

Küçük Prens – Bölüm XXVI Sf. 105

Unutma Anakin. Bakış açın gerçekliğini belirler.

Star Wars: Episode I The Phantom Menace – George Lucas

Kardeşim sen düşünceden ibaretsin
Geriye kalan et ve kemiksin
Gül düşünürsün gülüstan olursun
Diken düşünürsün dikenlik olursun

Mevlana

Bakış açınızı değiştirmelisiniz ki dünya değişsin.

Kirazın Tadı – Abbas Kiyarüstemi

Başka Bir Dünya Mümkün

Holden da, pilot da çocukların büyümesini ve büyükler gibi olmasını istemez. Holden, çocukların büyümesini onların kendilerini uçurumdan atmasına benzetir. Bu yüzden de onları yakalayan olmak ister.

Hep büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. Binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta, -yetişkin hiç kimse yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim.

Çavdar Tarlasında Çocuklar Bölüm 22 – Sf. 164-165

Pilot ise çocukları kurtarmanın başkası tarafından yapılacağını düşünmez. Bunu ancak büyüyen çocukların kendilerinin yapabileceğine inanır. Küçük Prens’in Pilot’un içindeki çocuk olduğunu düşünürsek, Pilot’a göre çocuk kalmanın sırrı bir dönem çocuk olduğunu hiç unutmamaktır.

Bir gün onu unutursam gözleri sayılardan başka bir şey görmeyen büyüklere dönerim.

Pilot

Küçük Prens – Bölüm IV Sf. 23

Mark Osborne’un Küçük Prens Filmi

Bu bölüm fena halde spoiler içerir.

Mark Osborne’un Küçük Prens’i sinemaya uyarlayacağını duyduğumda bayağı heyecanlanmıştım. Kabul etmek gerekir, Küçük Prens’i sinemaya uyarlayabilecek en iyi yönetmen Michel Gondry olsa da Mark Osborne bunun hakkını verecek yönetmenlerden birisiydi.

Mark Osborne hikayeyi günümüze uyarlamış. Küçük Prens ve Pilot arasındaki ilişkiyi küçük kız ve Pilot üzerinden yorumlamış. Küçük kızı kahraman, pilotu öğretmen yapmış.

Beni rahatsız edense Küçük Prens’in büyümüş halini bizlere göstermesi. Mark Osborne, küçük kızı; Küçük Prens’in kendisini unuttuğu ve sistemin kölesi olduğu bir dünyaya götürmüş. Öncelikle bu çok riskli bir şey ve Exupery’ye bir hakarettir kanımca. Küçük Prensi büyütmek yapılabilecek en klişe ve en yanlış şeydir.

Burada küçük kız, Küçük Prens’in bir zamanlar Küçük Prens olduğunu hatırlamasını sağlar ve onu o dünyadan kurtarır. Marko, Küçük Prens’i kahraman, küçük kızı öğretmen yapmış.

Buradan Mark Osborne’a sesleniyorum. Ey Mark, eğer hikayeyi yeni bir boyuta taşımak istiyorsan Küçük Prens’in büyük olduğu o dünyayı küçük kızın geleceği olarak yaratabilirdin. Küçük kızı o sistemin kölesi olduğu dünyadan da bir zamanlar çok sevdiği Küçük Prens’le kurtarabilirdin.

Film de sevdiğim şeyler de yok değil.

Mark Osborne’un Küçük Prens’in dünyasını filmden ayrı bambaşka bir animasyon tekniğiyle (stop-motion) resmetmesini beğendim.

Küçük kızın annesini bir gezegende yaşayan tek kişi gibi hayal etmesini beğendim. Mark Osborne, kıza Küçük Prens’in bakış açısıyla baktırmış.

Küçük Prens, gezegenine gittiğinde gülün artık ölmüş olduğunu görür. Maalesef gezegeni baobablar kapsamıştır. Gül ölse de, Küçük Prens bir gün doğumunda gülünü görür. Mark Osborne’un güneşi gül gibi resmetmesini beğendim.

Herkesin bir yıldızı var ama kimseninki birbirine benzemiyor. Yolcular için pusula, kimileri için ufak tefek bir ışık, bilginler için çözülmesi gereken bir sorudur yıldızlar. Sözünü ettiğim işadamına göre ise altından başka bir şey değildirler. Gelgelelim bütün bu yıldızlar suskundur. Yalnız sen herkesten ayrı göreceksin onları.

   

Onların birinde ben oturuyorum, ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Gülmeyi bilen yıldızların olacak senin.

Küçük Prens – Bölüm XXVI Sf. 99

Yorum Yap

Yazmaya başlayın ve sonrasında enter'ı tuşlayın.