Bazı şeyler sadece, belirli şeyler yapılmadığında (ya da olmadığında) oluyor.
DÜŞÜNMEYİNCE OLUYOR
Bazen düşünüyorum da, sonra buna hemen son veriyorum ve bütün dertlerim ortadan kalkıyor.
Bir Zen şiiri bunu Kırkayak örneğiyle anlatıyor:
Kırkayak mutlu ve sakindi,
Ta ki karşısına bir kurbağa çıkıp
Şakayla karışık, söyle bakalım
Hangi ayak hangisini takip eder
Diye soruncaya kadar.
Bu kırkayağın kafasını
Öyle bir karıştırdı ki
Dikkati dağıldı zavallının
Ve bir hendeğe yuvarlanıverdi
Nasıl yürüyeceğini düşünerek.
İronik bir şekilde bir şeyi düşünmemiz onu yapmamızı engelliyor. Kariyerinin önemli bir dönemini “bilinçli çabanın ironik etkilerini” araştırarak geçiren psikolog Daniel Wagner‘ın çalışmaları da bunu destekliyor.
Wagner’in çalışmaları bilinçli olarak mutlu olmaya çalıştığımızda depresyona girdiğimizi, rahatlamaya çalıştığımızda gergin olduğumuzu, konsantre olmaya çalıştığımızda dikkatimizin dağıldığını gösteriyor.
Neyi en fazla arzulamıyorsak tam olarak onu elde ediyoruz.
Daniel Wagner
Bir psikiyatrist olan ve aynı zamanda Men’s Search for Meaning kitabının da yazarı Viktor Frankl uykusuzluk sorunu olan hastalarına uykuyu düşünmemelerini öneriyor. Hatta tam tersini yapın diyor. Yani uyanık/ayakta olmaya çalışın diyor.
Tenis oyuncusu John McEnroe, rakibinin mükemmel bir forehand kullandığını görünce, yer değiştirme sırasında ona “Bugün forehand’in inanılmaz iyiydi” gibi komplimanlar yaparmış. Nedeni ise rakibine iyi yaptığı şeyi düşündürtmeye çalışmak ve onu paralize etmek. Adam biliyor yani.
Belki de bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz, en büyük lanetimiz…
Düşünmeyi bırak ve problemlerin son bulsun.
Lao-Tzu
Salinger’in Zen bakış açısının en yoğun hissedildiği öyküsü Teddy’de şöyle bir ifade geçer:
Adem’in cennette yediği o elmayı bilirsiniz, Kutsal Kitap’ta geçer. O elmada ne vardı biliyor musunuz? Mantık. Mantık ve akıl işleri. Elmanın içindekiler sadece bunlardı. İşte -diyeceğim şu ki- her şeyi olduğu gibi, gerçekten görmek istiyorsanız, aklı-mantığı kusup çıkaracaksınız içinizden.
Zhuangzi’de akıl orucundan bahsedilir:
Akıl orucu tutmalısın. Sana söyleyeyim, aklını dinlediğin sürece hiçbir şey elde edemezsin. Sadece aklını rehber edinenlerin, Aydınlık Cennet’te oldukları söylenemez.
VARIŞ NOKTASI OLMAYINCA OLUYOR
Kişisel tarihim bunun örnekleriyle dolu. Bu doğru olduğunu düşündüğüm görüşüm ya da inancım değil, bildiğim bir gerçek.
Hayatımda, varmak için çıktığım hiçbir yol, beni oraya götürmedi. Ama, ironik bir şekilde sadece yolda olmak için çıktığım her yolda ise kendimi orada buldum.
Kahramanımız yüce insan Alan Watts der ki:
Hayat bir danstır. Dans ederken bir yere varmaya çalışmazsın. Dansın anlamı ve amacı dans etmektir.
Bir Zen Budist’i olan Ikkyū da der ki:
Varış noktam olmadığında, hiç kaybolmadım.
Nacer Khemir’in Bab’Aziz filminde şöyle bir replik geçer.
Yürümen yeterli, sadece yürü. Davet edilenler yollarını bulacaktır.
Bir varoluşçu olan Martin Buber ise şöyle der:
Tüm yolculuklar yolcunun bilmediği gizli varış noktaları içerir.
Bir matematikçi olan Lewis Carol’ın Alice Harikalar Diyarında kitabında şöyle bir ifade geçer:
Eğer nereye gideceğini bilmiyorsan tüm yollar seni oraya götürür.
PLANLAMAYINCA OLUYOR
Planlamak tüm değişkenlerin önümüzde olduğu durumlarda işe yarayabilir. Hayatsa karşımıza Siyah Kuğu’lar (öngörülemeyen ve etkisi büyük olaylar) çıkarmasıyla bilinir.
Laozi, Tao Te Ching’de şöyle der:
Bir devlet yöneteceksen bilinen bir planın olsun.
Bir savaş kazanacaksan bilinmeyen bir planın olsun.
Evreni ele geçireceksen hiçbir planın olmasın.
Bırak evren ihtişamını sana kendi göstersin.
Daniel Pink’in Johnny Bunko’nun Maceraları çizgi romanına göre ilk kural: Plan diye bir şey yoktur!
Gelecekteki her adımını önceden belirleyip varmayı planladığın yere varabileceğini düşünmek insana güzel geliyor.
Ama bu sadece bir fantezi. Dünya değişkendir. Bundan on yıl sonra işin gereği Hindistan’da yaşıyor olabilirsin. Çalıştığın sektör ortadan kalkmış bile olabilir. Ve sen değişirsin. Gizli bir yeteneğini keşfedebilirsin.
Aşık olup Tahiti’ye taşınabilirsin.*
* Aşık olup Tahiti’ye gitmek demişken Wreckless Eric’in Whole Wide World şarkısını anmadan olmaz:
When I was a young boy
My mama said to me
“There’s only one girl in the world for you
And she probably lives in Tahiti.”
I’d go the whole wide world
I’d go the whole wide world just to find her
BİR SONUÇ ELDE ETME AMACI OLMAYINCA OLUYOR
Batılı düşünce tarzımız ya da genel olarak eğitim sistemimiz bize yaptığımız her eylemden bir sonuç elde etmemiz gerektiğini söyler. Sonuca o kadar kafayı takarız ki süreci sadece bir araç, aşılması gereken bir engel olarak görürüz. Ama doğuda sürecin kendisi bir ödüldür.
Kahramanımız Alan Watts, The Way of Zen kitabında der ki:
Amaçsız, kendine yeten bir “sonsuz şimdi” yaşamı uyanıştır. Aklında bir sonuç olduğu halde uygulamalara girişmek, bir gözün uygulamada diğer gözün de sonda olması demektir. Bu da samimiyet ve konsantrasyon yokluğu demek olacaktır.
Hinduzim’in kutsal metni Bhgavad Gita’da ise şöyle denir:
Yalnızca eylem üzerinde hakimiyetin vardır, asla eylemin meyveleri üzerinde değil. Eylemin meyveleri için yaşama ama kendini faaliyetsizliğe de kaptırma.
İKİLİK OLMAYINCA OLUYOR
Hinduizm motifli The Legend of Bagger Vance filminde Bagger Vance, önünde golf topu olmayan Hardy’den sopayı sallamasını ister.
Taoizm referansları taşıyan Star Wars IV: A New Hope’ta Obi Van, Luke’tan ışın kılıcıyla yaptığı antrenmanda gözlerini kullanmamasını ister ve Luke’un kafasına kask takar.
İşte bu Hinduizm ve Taoizm’in aynı probleme farklı çözüm önerileri. Dualizmi yok etmek için birisi özneyi diğeri nesneyi ortadan kaldırıyor.
En eski Zen şiirinin başlangıcı şöyledir:
Seçmekten ayırmaktan kaçınır
Bunun dışında eksiksiz yol (Tao) zorluk içermez
Hoşlanmaktan, hoşlanmamaktan vazgeç,
İşte o zaman her şeyi açıkça anlayacaksın
Bir kıl kadar fark vardır,
Yer ve gök arasında
Apaçık gerçeğe ulaşmak mıdır istediğin?
Bırak artık öyleyse bu doğru-yanlış kaygılarını
Aslında doğru yanlış çelişkisi
İnsan zihninin bir hastalığından başka bir şey değildir.
Mevlana da der ki:
Doğru ve yanlış tüm kavramların ötesinde bir yer var. Seninle orada buluşacağım.
Mevlana Divan-ı Kebir’de de şöyle der:
İkiliği kaldırıp attım, gördüm ki tektir iki dünya
Benim aradığım odur, bildiğim odur, gördüğüm odur, çağırdığım odur
O ilktir, o sondur, o dışarıdadır, o içeridedir
Bildiğim tek odur ya hu, ya hu insan !
TAKILIP KALMAYINCA (VAZGEÇEBİLME CESARETİ GÖSTERİNCE) OLUYOR
Bu kısım oldukça ironik. Doğuda, batının aksine bir şeyden vazgeçmek ona ulaşmanın bir ön koşulu olarak görülüyor.
Alan Watts’a göre:
Hayat bir nefestir. Nefesini tutmaya çalışırsan hayatını kaybedersin. Hayatını kurtarmak isteyen onu önce kaybetmeli.
Mevlana ise şöyle der:
Başkalarının söylediği gibi yaparken kördüm
Başkaları çağırdığında geldiğimde kayıptım
Sonra herkesi bıraktım, kendimi de.
O zaman herkesi buldum, kendimi de.
Tao Te Ching’de ise şöyle bir ifade geçer:
Eğer yeniden doğmak istiyorsan ölmene izin ver. Eğer her şeyin sana verilmesini istiyorsan her şeyden vazgeç.
Be Here Now kitabının yazarı ve aynı zamanda ruhani bir lider olan Ram Dass der ki:
Her şeyden vazgeçtiğin sürece, hepsine sahip olabilirsin.
Burada bahsedilen, bir şeyi çok istemene rağmen ondan vazgeçmek değil. Bir şeyi çok istemekten vazgeçmektir. Ona sahip olma fikrinden vazgeçmektir. Bu da kişiyi özgür kılıyor.
SONA HAPSOLMAYINCA (BAŞA DÖNÜNCE) OLUYOR
Bunu yaptığım için beni affedin ama bu kısımda biraz klişe olacağım. Her başlangıç yeni bir sondur. Bir dakika tam tersiydi. (Klişe bile olamıyorum.) Her son aslında yeni bir başlangıçtır. (Şimdi oldu.)
Tüm yolculukların amacı da başladığın noktaya dönmek ama çok daha iyi bir noktada olmaktır. Benim açımdan bu yazı bitti ve ben tekrar başladığım yere yani önümde açık olan boş Word belgesine döndüm.
Ch’ing-Yuan’ın ünlü bir sözü şöyledir:
Otuz yıl sürecek Zen çalışmama başlamadan önce
Dağları dağ, suları su olarak görürdüm.
Daha derin bir bilgi seviyesine ulaşınca
Öyle bir noktaya geldim ki
Artık ne dağları dağ
Ne de denizleri deniz olarak görebiliyordum.
Fakat şimdi işin temeline ulaşmış
Ve huzurlu bir durumdayım
Bir kere daha dağları dağ
Denizleri Deniz olarak görmeye başladım.
T. S. Elliot’ın Küçük Gidding şiirinde şöyle bir ifade geçer:
Araştırmaya devam edeceğiz durmaksızın
Ve sonucu bütün araştırmalarımızın
Ulaşmak olacak başladığımız yere
Ve bilmek olacak o yeri ilk kez için.