HER: ONUN SESİ

Spike Jonze’un Her filmi, ilk duyduğum andan itibaren özellikle senaryosuyla dikkatimi çekmişti.

Tamam, biraz da Olivia Wilde oynadığı için dikkatimi çekmiş olabilir.

Her’ü bir 14 şubat akşamı sinemada izlemiştim ve bu yazı aynı gece Ekşi Sözlük’e girdiğim entry’lerden oluşuyor.

Her’de birçok şeyi beğendim. Misal:

Theodore’un telefonu daima kalbinin üzerinde taşımasını…

Samantha’nın bir avatarı olmamasını…

Theodore’un hatıralarını izlediğimiz sahnelerde herhangi bir ses veya müzik kullanılmamasını… (Theodore’un anılarını izlediğimiz bu sahnelerde o anılara ait herhangi bir ses duymuyoruz. Kulağımıza gelen sesler Theodore’un şu an bulunduğu ortamdaki sesler aslında.) 

Filmin müziklerini Spike Jonze’un eski savgilisi Karen O’ya yaptırmasını…

Amy’nin çalıştığı yerin TBWA/CHIAT/DAY’in ofisi olmasını…

Karakterlerin giydiği pantolonların göğüs hizasında olmasını… Burada belki, düşük belin çığrından çıkması sonucu ilerde kimsenin pantolon giymeyeceği ve bu pantolonları yanında taşıyacağı teorisiyle kafa bulunmuş olabilir.

Her’de en beğendiğim şeyse; her duygu durumunun, o duygunun yaşandığı andaki fiziksel bir öğeyle bir bağının kurulması. Örneğin Theo ve Samantha, gittikleri dağ evinde tartışırken tam o sırada ocaktaki su kaynar.

Her’de beni en çok şaşırtan şeyse filmde Alan Watts’ı duymak oldu.  Çünkü bir filmde Alan Watts ismini kolay kolay duymuyorsunuz. Samantha ve bir grup işletim sistemi bir araya gelip Alan Watts’ı yeniden hayata döndürürler. Bilgiye aç olan Samantha’nın her şeyi araştırıp, kendiyle ilgili tıkandığı noktada konuşacak kişi olarak Alan Watts’ı seçmesini takdir ettim.

Sonuç olarak, sinema kariyerine Charlie Kaufman’ın hikayelerini anlatarak başlayan Spike Jonze, önce I’m Here’la ve şimdi de Her’le ne kadar iyi hikayeleri olduğunu göstermiş.

Yorum Yap

Yazmaya başlayın ve sonrasında enter'ı tuşlayın.